Tip 2 diyabet günümüzde en çok görülen şeker hastalığı tipidir ve insülinin yeteri kadar etki göstermemesinden dolayı ortaya çıkar. Tip 1 diyabet ise nadiren görülür ve genellikle çocukluktan başlar ve ömür boyunca insülin desteği kullanılmasını gerektirir.
Kan şekerinin yüksekliği, böbrek rahatsızlıkları, göz hastalıkları, felç ya da kalp damar rahatsızlıklarına yol açabilir. Bu yüzden bu seviyenin, en başta beslenme ile gerekirse ilaç yardımıyla normal seviyelerde tutulması oldukça önemlidir.
Diyabetli hastaların kan dolaşımında, şeker düzeyi çok yüksektir. Bu durum da hücrelerin enerji kaynağı olan glikoz kan hücrelerine nüfuz edemez ve hücreler enerji açlığı yaşar. İnsülin, pankreas salgı bezinde üretilir ve şekeri kan damarlarından hücrelere taşır. Eğer pankreas bezi tarafından yeterli insülin üretilmiyorsa Tip 1 diyabetlisinizdir. İnsülin yeterli etkiyi göstermiyorsa da Tip 2 diyabet olarak adlandırılır.
DİYABET VE BESLENME
Beslenmeyi yalnızca karın doyurmak olarak algılıyorsanız, çok yanlış düşünüyorsunuz, bizden söylemesi. Beslenmek, her besinleri dengeli bir şekilde tüketmek ve içinde bulunan değerleri yeterli ve dengeli almak demektir. Karbonhidrat, protein, yağlar, mineral, vitamin ve su 6 çeşit besin öğesidir ve her biri muhakkak dengeli alınmalıdır.
KARBONHİDRATLAR
Vücudumuzun enerji kaynağıdır ve yine dengeli alınmalıdır. 1 gram karbonhidratta 4 kcal enerji vardır. Enerji için karbonhidratın formu olan glikoz kullanılır. Bu da kan şekeri demektir. Karbonhidratlı besinler çok tükettiğimiz taktirde, glikozun bir kısmı yağlara çevrilir ve kilo almamıza sebebiyet verir.
Fazla kilolu kişilerde insülin de fazla salgılanır ve insülin düzeyi artar. Bu durumda iştahta artış görülür ve yağ depolanması da artınca kişi obeziteye doğru hızla yol alır. Bu durumda “glisemik indeksi” fazla olan gıdalardan; yani aşırı karbonhidrat içeren besinlerden uzak durulmalıdır. Glisemik indeksi yüksek olan besinler, üzüm, kavun, muz, karpuz, incir, havuç ve haşlanmış patatestir. Bu meyveleri çok fazla tüketmemeli, havuç ve patatesi de yemek içinde yemeye özen göstermeliyiz.
Özetle, günlük yaşamımızda aldığımız enerjinin yarısını karbonhidratlardan almalı ve basit karbonhidratlar yerine (şekerli tatlılar, bal, pekmez, reçel vs.) kompleks karbonhidratlar (tam tahıllar, baklagil, süt ürünleri vb.) tercih etmeliyiz.
PROTEİNLER
Yıpranmış vücut hücrelerimizin onarılması için, vücudumuzun proteine ihtiyacı vardır. Bebeklikten ergenliğe, yetişkin dönemleri ve yaşlılıkta yani hayatımızın her döneminde bu ihtiyaç elzemdir, gereklidir. Gebelikte de protein alımı oldukça önemlidir; bebeğimizin ve bizim dokularımızın oluşmasında, yapılanmasında büyük etkisi ve katkısı vardır.
Proteinler hücrelerin bir kısmını oluşturur ve bu hücrelerin amino asitlere ihtiyacı vardır.
Bunun dışında proteinlerin vücutta çeşitli görevleri de vardır. Örneğin, birçok kimyasal reaksonun işeyişinde görev almakla birlikte antikor olarak bizi virüs ve çeşitli bakterilerden de korurlar.
Haftada 2-3 gün kırmızı et, 2-3 gün beyaz et (tavuk, balık, hindi vb) 2-3 gün de kuru baklagil tüketilmelidir.
Ve unutmayalim ki proteinin fazlası da yağa dönüşür ve kilo almaya sebebiyet verir. O yüzden tıpkı karbonhidratlar gibi dikkatli ve aşırıya kaçmadan tüketilmelidir.
YAĞLAR
Yağlar yoğun bir enerji kaynağıdır. 1 gram yağda 9 kCal enerji bulunur. Günlük yaşamda tükettiğimiz birçok besinde yağ mevcuttur. Eğer fazla yağ tüketirsek obeziteye neden olabilir. Vücut fazla enerjiye ihtiyaç duyduğunda ise “adipoz doku” denen vücuttaki yağ depolarından karşılar bu enerjiyi. Yağlar, organlarımızın çevresini sarar ve bunları hasara karşı korur. Aynı zamanda deri altında bulunurlar ve soğuk havalarda ‘daha az’ üşümemizi sağlarlar.
Fındık yağı oldukça besleyici bir yağdır ve sıcak yemeklerinizde (makarna, pilav, sebze yemekleri) tercih edebilirsiniz. Soğuk yemeklerde ise muhakkak zeytinyağı tüketmelisiniz.
VİTAMİN, MİNARELLER
Vitaminler vücutta düzenleyici olarak çalışır. Minareller, kemik, diş, tırnak gibi dokularda önemli rol oynar.
Vitaminleri, suda ve yağda eriyenler olarak iki gruba ayırıyoruz. Suda eriyen vitaminleri ( B ve C vitamini) su içinde çözülebilir ve vücut bu vitaminleri depolamaz. Fazlasını idrar yoluyla vücuttan atar. Bunlar depolanmadığı için doğal yolla her gün belli ölçülerde almamız gerekir.
A, D, E ve K vitaminleri yağda çözülür ve vücutta yağ yolu ile taşınır. Bu vitaminler vücutta depolanabilir ve her gün alırsak ve ihtiyaç fazlası bir duruma dönüşürse vücutta birikerek toksik etkilere sebebiyet verir.
SU
Yaşamımızın vazgeçilmezi, olmazsa olmazı suyu, gün içinde yeteri kadar tüketmeliyiz. Normal şartlarda (spor vb. durumlar hariç) su tüketimi kadınlarda 2 – 2.5 litre, erkeklerde 2.5 – 3 litre civarı olmalıdır.
Su, besin öğelerinin sindiriminde, emilmesinde ve taşınmasında büyük rol oynar. İştah kesici özelliğe sahiptir. Su, yağların yanması sonucu ortaya çıkan atıkların, böbrek yolu ile dışarı atılmasına yardımcı olur. Eğer gün içinde yukarıda belirttiğimiz ölçülerde su almazsak, vücut bu ihtiyacı bağırsaklardan çekmeye çalışır ve bu da kabızlığa sebebiyet verir. Günde en az 2 litre su içmeye özen gösterelim.
AKDENİZ TİPİ BESLENME MODELİNİ NİÇİN BENİMSEMELİYİZ?
Yapılan araştırmalar baz alındığında sonuç Akdeniz tipi beslenme modelinin insan sağlığı açısından en faydalı beslenme tipi olduğunu ortaya koymuştur. Akdeniz tipi beslenme son derece dengeli bir beslenme çeşidir.
Akdeniz belgesinde yapılan çalışmalarda, kurubaklagil, sebze ve dengeli et, balık tüketimi ile zeytinyağı ile beslenen insanların, kalp damar hastalıkları ve hipertansiyonun az görülmesi bu beslenme tipine bağlanmıştır.
Türkiye ise bu beslenme tipine son derece uygun bir bölgede yaşamaktadır. Bu durumda haftada 2 – 3 kez et tüketimi, dengeli karbonhidrat ve yağ alımı, kurubaklagil ve sebze, posalı meyve tüketimi ile Akdeniz tipi beslenme benimsenmelidir. Ülkemizde yapılan yanlışlar ise; fazla şeker tüketimi, yanlış pişirme tekniği ve aşırı yağ kullanımıdır. Bunları engelleyip tabaklarımızı yeniden düzenlediğimiz taktirde bizler de hastalıkların önüne geçebilir ve sağlıklı bir vücuda kavuşabiliriz.
SAĞLIKLI BESLENMENİN 10 ALTIN KURALI
- Her öğünde, sebze, baklagil, süt ürünleri ve ekmekten dengeli olacak şekilde tüketmeye özen gösterin.
- Öğünleri aksatmamaya, atlamamaya çalışın.
- Sağlıklı yemek pişirme yöntemlerini öğrenin ve bunu uygulayın.
- Kemikler için kalsiyum alın.
- Sebze ve meyveleri mevsiminde tüketin.
- Tuzu mümkün olduğunca azaltın. Besinler zaten tuz barındırıyor, bunu unutmayın!
- Sıvıyağ kullanarak kalp damar sağlığınızı korumaya çalışın. (1 kg yemek için 2 – 3 kaşık zeytinyağı)
- Beyaz ekmekten uzak durun. Tam tahıllı ekmeklere yönelin.
- Her gün 30 dakika yürüyüş ya da egzersiz yapmaya özen gösterin.
- Kansızlığa karşı demir tüketimini unutmayın.
DİYABETLİ KİŞİLERİN UZAK DURMASI GEREKEN BESİNLER
- Şeker ve şekerli yiyecekler
- Şekerli içecekler. (paket meyve suları, kola vb)
- Katı yağlar (margarin, kuyruk yağı, tereyağı)
- Alkol
- Hamurişi, patates kızarması vb gibi yağda kızartılmış yiyecekler
- Tavuk derisi, sakatatlar, işlenmiş etler (sucuk, salam, sosis)
- Yağlı besinler (tahin, helva, ketçap, mayonez vb)
DİYABETLİ KİŞİLERİN TÜKETMESİ GEREKEN BESİNLER
- Kurubaklagiller
- Mevsiminde tüm sebze ve meyveler
- Dengeli et tüketimi
- Tahıllar
- Su
- 5 – 6 adet ceviz, çiğ fındık, çiğ badem
- Şekersiz çay, şekersiz kahve ve bitki çayları
- Tansiyon problemi yoksa maden suyu
- Arada sırada diyet kola tüketimi olabilir
- Yağsız salata ve sirke
- Baharatlar
- Aşırıya kaçmamak şartıyla kalorisiz yapay tatlandırıcılar (Aspartam, Sakkarin vb) ve paketli olduğundan dolayı tercih etmesek de fazla olmaması koşuluyla diyet bisküvi vb gibi yiyecekler tüketebilirsiniz.